Tabakalara Binmek
لَتَرْكَبُنَّ طَبَقًا عَنْ طَبَقٍ
“Şüphesiz tabakadan tabakaya binmektesiniz.” 84:19
Ayette geçen rakibe (ركب) fiili bir şeye binmek demek. Türkçe’deki merkep ile aynı kökü paylaşıyor.
Görebildiğim kadarıyla mealler bu ayeti gelecek zaman kipiyle çevirmiş. Ben geniş zaman kipini tercih ediyorum, zira ayet sadece geleceğimize değil, belki daha önemlisi, bu anımıza konuşuyor ve bu anımızı açıklıyor olmalı. O halde soru şu: biz ne tabakalarına biniyor olabiliriz?
Bu hususta ağaç temsilini kullanabiliriz. Mesela:
Bu ağaç her sene bir başka tabakaya bindi. Daha doğru bir ifadeyle, ağacın suretini teşkil eden her bir seneki yeni kabuğu bir önceki seneki kabuğun yani bir alt tabakanın üzerine bindi. Biz ağaca baktığımızda içindeki (batınındaki) tabakaları değil, en dıştaki (zahirdeki) kabuğu görüyoruz ve ağacı bir nevi kabuğu ile eşleştiriyoruz. Onun içinde bilmem kaç adet tabaka olduğunu bilmemiz pek birşey değiştirmiyor. İçerideki tabakaları pek zihnimize getirmediğimizden, ağacın suretine odaklanıyoruz ve “bu ağaç hali hazırda batınında harici vücudu olan ve fakat bizim müşahede edemediğimiz eski tabakaların üzerine biniyor” demiyoruz.
Temsilde hata olmasın, bizim de geçmişte kalmış tabakalarımızın üzerine binmekte olduğumuz söylenebilir. Şu anki suretimiz zahir varlığımız, daha önceki senelerde kalan suretlerimiz de batınımız mahiyetinde. Biz batınımızdaki tabakaların an itibariyle gayb aleminde var olduklarını zihnimize getirmediğimizden, varlığımızın sadece bu anımızdan ibaret olduğunu düşünüyoruz ve “müşahedemizde olmayan eski tabakalarımızın üzerine biniyoruz” demiyoruz. Ancak harici vücudu olan bir şeyin üzerine binilebileceğinden, eski suretlerin Evvel-Ahir/Zahir-Batın isimlerine istinad eden gaybi varlığını derk ve itikad etmeyen bir kimse, bu alemdeki varlığının onların üzerine bindiğini de söyleyemez. Gayb-aşina Kur’an ise o tabakaların varlığını bize haber vererek bize hakikatimizi anlatıyor ve içinde bulunduğumuz ana hapsolmaktan bizi kurtarıyor.