Mazlumun Gizli Zulmü

Zalimlerin zulmü istisnasız herkesi rahatsız eder ve “bu alemin Rabbi neden bu kadar zulme izin veriyor?” sorusunu sordurur. Meleklerin 2:30’daki itirazını haklı çıkarır tarzda, ilk insan yasak ağaca yaklaşarak, onun bir oğlu da diğerini öldürerek zulmetmiş. İnsanın bu manzaraya bakıp “biraz sakin olun, hele bir bismillah deyin” diyesi geliyor, öyle değil mi?

Zulümden rahatsız olmak ve itiraz etmek bir hayli kolay. Hatta o kadar kolay ki, özellikle de bize ve sevdiklerimize karşı işlenen zulümlere tepki vermek için herhangi bir eğitime bile gerek yok. Esas mesele ilk etapta göze çarpmayan zulümleri görebilmek, hikmetini anlamak ve bir hal çaresine bakabilmek. Dilerseniz bunun pratiğini Kur’an’daki Habil ve Kabil kıssası üzerinden yapalım.

وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ ابْنَيْ اٰدَمَ بِالْحَقِّۢ اِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ اَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْاٰخَرِۜ قَالَ لَاَقْتُلَنَّكَۜ قَالَ اِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّٰهُ مِنَ الْمُتَّق۪ينَ

“Sen onlara Adem’in iki oğlunun haberini hak üzere anlat: Onlar birer kurban sunmuşlardı ve birininki kabul edilmiş, diğerininki ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen Kabil Habil’e) ‘Seni öldüreceğim’ demiş, o da şöyle söylemişti: ‘Allah ancak takva sahiplerinin yaptıklarını kabul eder.’” 5:27

Habil ve Kabil birer kurban adıyorlar. Habil’inki kabul edilirken, Kabil’inki kabul edilmiyor. Bu hadise Kabil’i kurbanı kabul edilen Habil’i öldürmeyi isteyecek derecede kıskançlığa sevk ediyor. Niyetini açığa vuran Kabil’e karşı Habil kendi kurbanının kabulünü takva sahibi olmasıyla açıklıyor. Zımnen “sen de takva sahibi olsaydın, senin kurbanın da kabul edilirdi” diyor.

Elbette Kabil’in kardeşini öldürmesinin savunulacak hiçbir yanı olamaz. Fakat yine de şu soruyu sorabiliriz: Acaba Habil Kabil’e daha şefkatli bir cevap verebilir miydi? Bir ödevden güzel ve kırık not alan iki öğrenci düşünelim. Kırık not alan güzel not alanı kıskanıp “seni döveceğim” dese, güzel not alanın ne cevap vermesi gerekir? Belli ki arkadaşı kötü not almış olmaktan ötürü canı sıkkın. “Sadece zeki öğrenciler güzel not alır” yerine, “çalışırsan sen de iyi not alabilirsin” dese daha iyi olmaz mı? [1] Zira herkes biraz daha çok çalışmaya gayret edebilir, fakat herkes kendini zeki görmeyebilir. “Bu okul benim gibilere ait, senin gibilere burada yer yok” cinsinden sözler hiçbir öğrenciye yakışmaz. Nasıl ki mal açısından zenginler yoksullara zekat vererek aralarında husumet zuhur etmesinin önüne geçer, bir okulun başarılı öğrencilerinin de konuları kendileri kadar iyi anla(ya)mayan öğrencilere zekat vermeleri, yani bildiklerini onlarla paylaşarak öğrencilik açısından herkesin eşit mesabede olduğunu göstermeleri gerekir.

Habil’in gizli zulmünün dahası var:

لَئِنْ بَسَطْتَ اِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَن۪ي مَٓا اَنَا۬ بِبَاسِطٍ يَدِيَ اِلَيْكَ لِاَقْتُلَكَۚ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ

“Şüphesiz eğer sen beni öldürmek için elini uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi uzatmam. Ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.” 5:28

Burada Habil Kabil’in kendisine zarar vermeye kastetmesi durumunda, kendisinin ona misliyle karşılık vermeyeceğini söylüyor. Bu ilk bakışta doğru bir davranış gibi gelebilir. Zira katil olmaktansa ve başkalarına zulmetmektense, öldürülen ve zulme uğrayan taraf (mazlum) konumunda olmak tercih edilir. Lakin burada Habil’in neyi söylediği kadar neyi söylemediği de önemli. Zira mesela aklıma gelen bir soru: “Onu öldürmek için elini uzatmazsın da, ya ne yaparsın veya neden bir şey yapmazsın?” Canımıza kasteden birine karşı yapılacak tek şey onu öldürmek değil ki! Öncelikle bizdeki can bize ait değil. Tehlike anında onu korumakla mükellefiz. İlaveten, insan elini bir başkasına sadece öldürmek veya kendini korumak amacıyla uzatmaz. Mesela Türkçe’de “yardım eli uzatmak” diye bir tabir var. Yani el uzatmanın farklı farklı çeşitleri var. Ne diye bu el uzatmaları sadece öldürme niyeti ile kısıtlayalım?

Meşhur bir hadiste Rasulullah (asm) şöyle diyor:

عن أنس بن مالك رضي الله عنه-مرفوعاً: «انْصُرْ أخاك ظالمًا أو مظلومًا» فقال رجل: يا رسول الله، أَنْصُرُهُ إذا كان مظلومًا، أرأيت إِنْ كان ظالمًا كيف أَنْصُرُهُ؟ قال: «تَحْجِزُهُ -أو تمْنَعُهُ- من الظلم فإنَّ ذلك نَصْرُهُ».

[صحيح] - [رواه البخاري]

Enes -radıyallahu anh-’dan merfû olarak rivayet edildiğine göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Din kardeşin zalim de, mazlum da olsa ona yardım et.» Bir adam: Ya Rasûlallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zalimse nasıl yardım edeyim, söyler misiniz? dedi. Peygamberimiz: «Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursun. Şüphesiz ki bu ona yardım etmektir.» buyurdu. [Sahih Hadis] - [Buhârî rivayet etmiştir]

Verilmek istenen ana mesaj şu: Zulüm gördüğümüzde ya da zulmün ortaya çıkabileceğini hissettiğimizde harekete geçmemiz ve hem zalime hem de mazluma yardım etmemiz gerekiyor. Pasif kalıp olayı seyrine bırakmak yanlış. Benzer şekilde, Habil’in Kabil manzarası karşısında pasif kalması yanlış diyebiliriz.

Devam edelim:

اِنّ۪ٓي اُر۪يدُ اَنْ تَبُٓواَ بِاِثْم۪ي وَاِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ اَصْحَابِ النَّارِۚ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الظَّالِم۪ينَۚ

“Şüphesiz isterim ki, sen hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenesin ve böylece cehennemliklerden olasın. İşte zâlimlerin cezası budur.” 5:29

Klasik anlayışımızın tersine, Habil’e neden bu kadar yüklendiğim bu ayetle biraz daha netleşiyordur umarım. Karşımızda ödevden kırık not alarak kıskançlık krizine giren arkadaşına yardım eli uzatan bir öğrenci yok. Onun yerine, hem arkadaşının kendisine zarar vermesini ve okuldan atılmasını, hem de gördüğü zarar ile okul yönetimi ve öğretmen nezdinde kendi eksiklerinin mazur görülmesini isteyen, hatta istemenin ötesinde irade eden bir öğrenci profili var. Ben bir öğretmen olarak böyle bir öğrenciye olumlu gözle bakamıyorum. Onun yerine diyorum ki, bu iki öğrencinin hakiki eğitimleri verdikleri ödevden aldıkları notlar ile bitmeyip devam etti. Biri diğerinin yüksek not almasını kıskanıp ona zarar vererek, diğeri de yüksek not almasını kendine mal edip arkadaşına yardım etmeyerek hata etti. Yani Habil’in katledilmesinde zalim sayısı bir değil iki. Kabil’in zulmü açık iken, Habil’in zulmü gizli. Ettikleri zulmün sonuçlarını tecrübe etmeden de, aslında kendi kendilerine zulmettiklerini göremediler.

Biz de çoğu zaman bir zulüm gördüğümüzde o hadisenin taraflarının birini zalim, diğerini mazlum biliyoruz. Zulmün açık kısmını çabuk farkedip, gizli kısmını genellikle kaçırıyoruz. Bu da başkalarını zalim, kendimizi veya bizim gibi olanları mazlum kategorisine koymamızı netice veriyor. Aşağıdaki parçada olduğu gibi:

“Meselâ, hâkim seni sirkatle (hırsızlıkla) mahkûm edip hapsetti. Halbuki sen sârık değilsin. Fakat kimse bilmez gizli bir katlin var. İşte, kader-i İlâhî dahi seni o hapisle mahkûm etmiş. Fakat kader, o gizli katlin için mahkûm edip adalet etmiş.” Kader Risalesi

Ben haksız yere hapse atıldım diye yaygara koparadurayım, kimsenin hatta belki de benim dahi bilmediğim bir katlim var, farkında değilim. Aynen Habil’in pasif kalarak kendi katline ortak olması ve bunun hem ondan hem de bizden gizli kalması gibi. Zulmün açığını görmekte kimsenin problemi yok. Esas eğitim ise gizli zulmü görebilmekte saklı.

Yukarıda verdiğim hadiste, Rasulullah “zalime de, mazluma da yardım edin” diyor. Ona gelen soru “mazluma yardım etmeyi anladık da, zalime nasıl yardım edeceğiz” şeklinde. Ben de diyorum ki, rasulun mazluma yardım etmekten neyi kastettiğini anlamamış olabilir miyiz? Elbette zulme engel olmak birinci derecede önemli. Fakat unutmamamız gerekir ki, esas eğitim gizli zulmü, özellikle de kendi zulmümüzü görebilmekte. Değilse, ortalık mazlum edebiyatından geçilmiyor. Başkalarını zalim, kendimizi mağdur görmek çok kolay. Binaenaleyh, Habil’in yaptığı gibi yenen haklarımızdan ötürü mazur görülmeyi istemek yerine, nazarımızdan gizli kalmış zulümlerimizi görebilmeyi ve onları istiğfar konusu edebilmeyi kendimize hedef edinmemiz gerekir.


  1. [1] Benzer bir görüş Yunus Orhan tarafından şu derste dile getirilmiş. Bahis konusu ders “يُقِيمُونَ 'nin fiil sîgasıyla zikrinde ne hikmet vardır?” sorusu hakkında. Ayet isim-fiil kipiyle “salatı ikame edenler” yerine fiil kipiyle “salatı ikame ederler” diyerek herkesi fiile teşvik ediyor, bu işin sadece belli bir gruba ait görülmesinin önüne geçiyor.