İlk Hayat
وَبَدَاَ خَلْقَ الْاِنْسَانِ مِنْ ط۪ينٍ
"İnsanı yaratmaya çamurdan (kilden) başladı." 32:7
Bu ayet tikel bir insanın yaratılmasından ziyade, tüm insanlığın, hatta tüm hayatın atası olan ilk tek hücreli canlının yaratılmasında kil dediğimiz çeşitli mineralleri içeren toprak türünün kullanıldığını belirtiyor olabilir mi? [1] Evet, eğer ki insan hayat dediğimiz ağacın son ve en mükemmel meyvesi ise, insanın yaratılmasından hayat ağacının yaratılmasının kastedildiği söylenebilir.
Peki, ayet neden yarattı demiyor da, yaratmaya başladı diyor? Çünkü bu alemde işler bir süreç içinde gerçekleşiyor. Mesela, "kun fe yekun" ayetindeki mudari yani geniş zaman kipinde geçen "yekun" bu sürece işaret ediyor. Kun emri bir süreç içinde uygulamaya konuluyor. Kun fe kane (ol dedi ve oldu) deseydi, alem-i şehadetteki insana konuşuyor olmazdı.
Domates yetiştirmek için bir süreç gerektiği gibi, Yaratıcı da insanı belli bir süreç dahilinde bir bitki gibi yetiştiriyor bu alemde. Buraya birkaç nefes almak için gelen bizler birkaç sene zarfında ektiğimiz ağacın meyvesini alıyoruz ve olayı bir derece anlıyoruz. Yaratıcının ektiği ağaç ise ekildikten milyarlarca sene geçtikten sonra ancak meyveye durmuş ve an itibariyle hasılatını topluyor.
Yukarıdaki ayet “yaratmaya çamurdan başladık” derken, bir başka ayet “çamurdan / kilden yarattık” diyor (6:2). Bu ikisi arasında herhangi bir çelişki yok. Herşeyin bir süreç içinde gerçekleştiğini gözlemlediğimiz için, zihnimiz otomatik olarak sürecin başlangıcına gidiyor. Bu, telefonu süperiletkenlerden yaptık demek gibi birşey. Şunu şundan yaptık demek sürecin nereden başladığıyla alakalı, ki “her biyolojik canlıyı sudan yarattık” (24:45) ayeti buna bir örnek. Bunlara ilaveten, biyolojik sürecin aşamalarını nazara veren ayetler de var (mesela 23:14).
Niye bir ayette topraktan yarattık derken, diğerinde sudan yarattık diyor? Çünkü 32:7'nin bağlamına dikkat ettiğimizde ölümü ve ölümden sonrasını problem edinen insanı merkeze aldığını görüyoruz. [2] Topraktan yaratıldığı gibi toprağa girecek. Bundan içten içe dehşete düşüyor ve toprağı nurani bir aleme giriş kapısı olarak görmüyor. 32:7 ve devamında gelen ayetler toprağın aynen yaratılışın başlangıcındaki ana rahmi gibi rahmetli olduğunu ona ders veriyor. 6:2'nin odak noktası ise kudretin ispatı. Aynı sudan nihayetsiz çeşitte biyolojik hayatı yaratmak nihayetsiz kudret istiyor.
Dolayısıyla, her ne kadar sürecin başlangıcında hem toprak hem de su olsa da, makam neyi gerektiriyorsa o nazara veriliyor. Bir yandan da konuyu kenardan izleyen astrobiyoloji, biyokimya, moleküler biyoloji ve jeokimya profesörleri ihmal edilmiyor. Zira onlar biliyor ki hayat önce denizlerde başladı, sonra karaya çıktı.
Hayatın nasıl başladığı meselesi önemli, çünkü insan nereden geldiğini ve nasıl yapıldığını merak ediyor. Dünyanın en zeki insanları yüzyıllardır insanın ve hayatın hikayesini ve bu hikayenin başlangıcını araştırmış. “Nereden geldim?” sorusu herkesin zihnini ziyadesiyle kurcalamış. Bugünlerde bilimin en büyük sorusunun şu olduğu söyleniyor: ilk tek hücreli canlı nasıl hayat buldu? Açıklayamıyorlar ve vahye kulak vermedikleri sürece de açıklayabilecek gibi görünmüyorlar. Kuantum fiziğinin biyolojiye bulaşması işlerini daha da içinden çıkılmaz hale getirmekte. Şu videoyu iki dakikalığına (38-40. dakikaları arası) dinlemek size bu hususta bir fikir verebilir.
- [1] Şu videonun 7. dakikasında kil minerallerine kısaca değiniliyor. Kil hipotezi (the clay hypothesis) hakkında şu makaleye bakılabilir.
- [2] Surenin 10. ayetinde insanın "öldükten sonra nasıl diriltilecek mişiz?" sorusu gündeme geliyor. 7. ayette "herşeyi güzel yarattık" diyen Zat, ölümü beğenmeyen ve fani eşyayı sevemeyen insana konuşuyor. Baki olana kavuşma yani beka alemi olmasa, herşeye ve özellikle de vahye ve Sahibine bir çırpıda "tuh, çirkindir" demek ve gümleyip gitmek işten bile değil.