Dolu Kaseler

وَكَأْسًا دِهَاقًا

“(Onlara) dolu kaseler [1] (vardır.)” 78:34

Kase, bir içeceğin içilmesine imkan veren bir araç. İçilen şeyi (mesela suyu) belli bir miktarda içine alıyor ve içilen kaynaktan (mesela pınardan) ağıza kadar ulaştırma görevini görüyor. Bardak ve kadeh gibi de düşünülebilir. İsminin ne olduğundan çok fonksiyonu önemli.

Bitkilerin yağmurdan faydalanabilmeleri için suyun belli bir miktarda ve damla damla inmesi lazım. Her bir damlaya şeklini veren yüzeysel gerilim (surface tension) onun kasesi mahiyetinde. Yağmur bu küçük kaseler ile indirilmeseydi, yeryüzündeki canlılara hayat veremeyecekti.

Vahiy Kur’an’da sıklıkla gökten inen yağmura benzetiliyor. Bitkiler yağmur ile sulandıkları gibi, eşyanın semasından inen vahiy ile de insaniyetimiz sulanıyor ve besleniyor. Vahiy yağmurunun da mananın etrafını çeviren ve ona bir şekil veren kaseleri var. Biz bu kaselere lafız veya kelime diyoruz. Aynen yağmur gibi, vahiyden de lafız kaseleri aracılığı ile faydalanıyoruz. Buradaki esma eğitimimiz süresince manayı lafızlar üzerinden devşiriyoruz. Önce manayı sınırlayıp belirleyen kaplarımızı ediniyoruz, sonra da o kapların içini mefhumlar ile dolduruyoruz.

Lafız dediğimiz kaseleri sadece vahye inananlar değil herkes kullanıyor. Aradaki fark, kaselerin içinde ne olduğu yani kişinin onları ne ile doldurduğu. Eğer bir kelimenin temsil ettiği şeye ismi nazar ettiysek, o kelime kasesinin içindeki mana içenin susuzluğunu gidermiyor ve insaniyetini beslemiyor. Kelimelerin yani kaselerin böylesi bir kullanımı ister istemez insanı tatminsiz bir bilgi oburluğuna yöneltiyor – aynen aşağıdaki ayette belirtildiği gibi:

فَشَارِبُونَ شُرْبَ الْه۪يمِ

“Susuzluk illetine tutulmuş develer gibi içerler.” 56:55

Eşyaya manayı ismi nazar ettiğimizde ve kelime kaselerimiz esma hazinelerinin kıymetli içecekleriyle dolmadığında, bir türlü doymayan develer gibi lezzeti geldiği gibi kaybolan tecrübeleri ardı ardına diziyoruz ve o tecrübeleri ifade etmemize yarayan içi sureten dolu, hakikatte ise boş olan kaselerimizi zihnimize döküyoruz. Vahiy ve risalet bize eşyaya manayı harfi nazar etmeyi öğretmeseydi, kaselerimizin içi insaniyetimizi tatmin eden birer mana ile, onların temsil ettiği eşyanın içleri de alem-i gayba bakan birer batın ile dolamayacaktı.


  1. [1] Benze bir ifade: “My cup overflows. (Bardağım dolup taşıyor.)” Psalm 23