Ateşteki Bereket

Ateşte yanmak (صَلَى) ve namaz kılmak (صَلّٰى) Arapça’da aynı kökü paylaşıyor. Bu kelimelerin geçtiği ayetlere örnek olarak 75:31 ve 87:12 verilebilir. Namaz kılmak, salat getirmek gibi güzel bildiğimiz manaların ateşte yanmak gibi negatif bir mana ile akrabalığı dikkat çekici. Bu hususta akla bu ikisini ilişkilendiren şu parça geliyor:

“İnsanın çekirdeği olan kalb, ubudiyet ve ihlâs altında İslâmiyet ile iska edilmekle imanla intibaha gelirse, nurânî, misâlî âlem-i emirden gelen emirle öyle bir şecere-i nurânî olarak yeşillenir ki, onun cismânî âlemine ruh olur. Eğer o kalb çekirdeği böyle bir terbiye görmezse, kuru bir çekirdek kalarak nura inkılâp edinceye kadar ateş ile yanması lâzımdır.

Çekirdek mahiyetinde olan insan İslamiyet suyuyla sulandığında, varlığın hakiki mahiyetine dair mana devşirme kabiliyetleri bir ağaç gibi yeşerip büyüyor. Dinin direği olan namaz, yeşerip büyüyen kabiliyetlerin gövdesi mahiyetinde.

Fakat her çekirdek ağaç olmadığı gibi, insanın her kabiliyeti neşvü nema etmiyor ve bir sübhanallah, elhamdulillah ve allahu ekber manzumesine dönüşmüyor. Bu durumdaki kişinin ateş ile yanması ve susaması gerektiği söyleniyor yukarıdaki parçada. Burada bahsedilen yanmaktan hayatta bizi zorda bırakan musibetleri anlayabiliriz—insan için asıl musibetin dine yani manaya gelen musibet olduğunu akılda tutarak. Sıcakta kalan kimsenin susaması gibi, yaşadığımız hadiseleri anlamakta ve yönümüzü çizmekte zorlanmamız vahyin rehberliğine olan ihtiyacımızı yenilemeli ve artırmalı ki, nura inkılap edelim, yani tecrübe ettiğimiz varlığın Rabbe bakan mana boyutuna kendimizi açalım. Bu da ancak hal-i hazırdaki imanımızın bize yetmediğini ve varlık modelimizin telafi edilmesi gereken eksiklerle dolu olduğunu fark etmemiz, tasdik etmemiz ve bu bilinci canlı tutmamızla mümkün.

Bunu 75:31’e bağlarsak, kendi eksiğimizi ve ihtiyacımızı tasdik etmek, Kur’an’ı ve rasulu tasdik etmekten çok daha fazla önem arzediyor. Kur’an’ı veya kıymet verdiğim her neyi okuyorsam, onun karşısına “ben bunları zaten biliyorum” diye mi oturuyorum, yoksa “neyi kaçırıyorum” diye yanıp tutuşuyor muyum? Kabiliyetlerimizin gelişmesi Kur’an’a ve kainat kitabına hangi tavırla yaklaştığımızla birebir ilişkili. İman hususunda bir parça bir şey öğrenenlerin önündeki en büyük tehlike, kendilerini başkalarıyla kıyaslayıp rehavete kapılmak ve ateşini kaybetmek.

فَلَمَّا جَٓاءَهَا نُودِيَ اَنْ بُورِكَ مَنْ فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا

“(Musa yanan ağaca) geldiğinde ona şöyle nida edildi: Ateşin içindekilere ve çevresindekilere bereket verilmiştir.” 27:8