Peygamberin zekası

İşarat-ul İ’caz’da Bakara’nın birinci ayeti olan الٓمٓ hakkında şöyle bir cümle var (sayfa 43):

الٓمٓ Kur’anın indiği zâtın zekâsının şiddetine bir işarettir. Öyle ki, remiz ona açıktan ifade (sarih) gibidir.”

Yani elif lam mim ve benzeri huruf-u mukattaa da dahil olmak üzere bize kapalı gelen konulara o yüksek zekası ile süratle intikal eder ve onları kavrar diyor. Amiyane tabirle, konu vahyi ve eşyanın melekut boyutunu anlamak ise, rasulullah (asm) leb demeden leblebiyi anlar…

Bu meselenin konuşulduğu şu müzakerede peygamberin (asm) çok zeki olmasının gerekli olup olmadığı hakkında uzunca bir tarzda tartışılmış. Ben bu konudaki hassasiyeti anlamakta biraz zorlandım. Bir kimseyi insaniyetten çıkarırcasına övmenin onu bizim için bir rol modeli olmaktan çıkarabileceğine katılıyorum, fakat rasulullahta bizzat gözlemlenmiş olan yüksek zeka, cesaret ve ciddiyet gibi özellikleri ona teslim etmekte çekince göstermenin de gereksiz olduğunu düşünüyorum. Sırf bazı oryantalistler “bu kadar insanı peşine taktığına göre çok zeki olmalı” dedi ve onları haklı çıkarmış gibi gözükmeyelim diye neden bildiğimiz bir hakikati teslim etmeyelim? Mühim olan övgülerin manay-ı harfi sınırları içinde kalması. Diğer tüm övgüler gibi, sureten peygambere yaptığımız övgülerin asıl adresinin onun Sanatkarı olduğunu aklımızdan çıkarmadığımız sürece, hiçbir zaman onu “aşırı” övmüş olmayız – yeter ki herkes övüyor diye değil, bizzat kendi gördüğümüz delillere binaen ondaki kemali teslim edelim.

Tüm insanlığa rehber olarak tayin edilen son ve mühür rasulün (asm) pek çok özelliği yüksek derecede kendinde barındırması gerekir. Zeka bunlardan sadece birisi. Eğer bu özelliklere sahip olmazsa, bahis konusu özellikleri çok geniş bir spektruma yayılmış insanlığın tümüne muhatabiyet gösteremez ve onlara layıkıyla rehberlik yapamaz. Mühim olan onun herkese kendi seviyesinde ders verebilmesi. Pratik hayatta profesörler avama ders vermediğinden, yüksek zekası olan birinin anlayışı çok basit kimselerin seviyesine inmekte zorlanacağını düşünebiliriz. Rasuller için ise böyle bir kısıtlama geçerli değil, çünkü onlar aynen vahiy gibi öncelikle avamı muhatap alıyorlar ve fakat zeki ve has öğrenciler yetiştirmeyi de ihmal etmiyorlar.

Aşağıdaki cümleler rasulullahı (asm) aşırı ve tehlikeli derecede övmek değilse,

“Tevrat, İncil gibi kütüb-ü semâvinin işârâtı ve irhâsâtın rumuzâtı ve hâtiflerin beşârâtı ve kâhinlerin şehâdâtı ve şakk-ı kamer gibi binler mu'cizâtının delâlâtı ve şeriatının hakkaniyeti ile teyid ve tasdik edildiği gibi, zâtındaki gayet kemâlde ahlâk-ı hamîdesi ve vazifesindeki secâyâ-yı âliyesi ve kemâl-i emniyeti ve kuvvet-i imanı ve gayet itminanı ve nihayet vüsukunu gösteren fevkalâde takvâsı ve fevkalâde ubudiyeti ve fevkalâde ciddiyeti ve fevkalâde metaneti, şu burhan-ı natıkın, dâvâsında sadık olduğunu âşikâre gösteriyorlar.” 19. Söz

“Ben sözlerimle Muhammed’i (asm) övmüş olmadım; aslında sözlerimi Muhammed (asm) ile övmüş ve güzelleştirmiş oldum.” İmam Rabbanî, Mektubat, 1:58

Manay-ı harfi sınırları içinde kaldığımız sürece, “Allah rasulunun zekası çok yüksek bir seviyede olmalıydı ve de öyleydi” demek onu aşırı övmek olmaz ve onun risalet vazifesine halel getirmez. Zira bizdeki zeka ve diğer tüm kabiliyetler de, aynen rasulullahınkiler gibi, onların Sanatkarına bir ayna mahiyetinde. Tabii tek yaptığımız onu övmek ise ve neden övdüğümüzü temellendirmiyorsak, elbette bu problemli bir tavır olur.

Bu vesileyle benim için rasulullulah’ın (asm) şiddet-i zekasının güzel bir örneği olan aşağıdaki enstantaneyi paylaşmak isterim:

Bir defasında Rasulullah (asm) ashabı ile oturmuşlar hurma yiyorlardı. Hz. Ali (ra) yediği hurmaların çekirdeklerini Rasulullah’a farkettirmeden onun önüne koymaktadır. Bir süre sonra Rasulullaha dönerek şakasını yapar:

“Ya Rasulullah, ne kadar da çok hurma yemişsiniz? Önünüz çekirdek dolu.” 🙂

Rasulallah bir kendi önüne, bir de Hz. Ali’nin önüne bakar. Hz. Ali’nin önünde hiç çekirdek göremeyince, ona şöyle der:

“Ya Ali, sen de ne kadar çok acıkmışsın ki, hurmaları çekirdekleriyle beraber yemişsin!”

Bir nükteyi hemen kavrayıp akabinde ona incelikli bir espri ile cevap vermek yüksek bir zekaya işaret eder.